Sıklıkla 50 yaş sonrası ortaya çıkan meme kanseri, yaşamın her döneminde her yaş aralığındaki kadını etkileyebiliyor hatta erkeklerde de kendini gösterebiliyor. Meme kanseri ile mücadelede erken teşhis hayati önem taşıyor.

Meme kanseri nedir?

Meme kanseri, meme dokusundaki süt kanalını oluşturan ve süt yapıcı hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmasıyla ortaya çıkmaktadır. Meme kanseri kadınlarda görülen kanserlerin %33’ünü oluşturmaktadır. Tüm kanser hastalarının ise %20’sini tehdit etmektedir. Günümüzde her 8 kadından 1’i hayatı boyunca meme kanseriyle karşı karşıya kalma riskiyle yaşamaktadır. Kadınlarda en sık görülen kanser tipi olan meme kanserinin tedavisinde ilerleyen teknoloji ve tıbbi deneyim sayesinde son derece başarılı sonuçlar alınıyor.

Meme kanseri, meme dokusu içinde süt kanalları içerisinde oluşan kanser hücreleridir. Meme kanserlerinin yüzde 80’i invaziv duktal karsinomdur. Invaziv duktal karsinom, meme kanserinin süt kanallarında ortaya çıktığını gösterir. Meme kanserinin yüzde 20’si de invaziv lobüler karsinomdur. Bu türde ise meme kanseri süt kanallarında değil, süt bezlerinde gelişir. Meme kanserine neden olan hücrelerin çoğalması ve büyümesi oldukça zaman alır. Ancak çoğaldıktan sonra hücreler lenf ve kan yoluyla vücudun diğer organlarına yayılabilir. Meme kanserinde en önemlisi kanserin kan ve lenf yolu ile diğer organlara yayılmadan tanının konmasıdır. Bu aşamada konulan bir tanı ile tedavi oranı çok yüksektir. Bu nedenle meme kanserinde erken teşhis çok önemlidir.

Erken teşhisin sağlıklı bir yaşamın devamlılığını sağladığı meme kanserinde meme kanseri hücrelerinin lenf nodlarına  yayılım gösterip göstermediğini tespit etmek oldukça önemlidir. Bu hastalığın seyrini etkileyen önemli bir kriter olan lenf nodları, memenin yapısında oluşan bir kanserli hücrenin sıçraması durumunu meydana getirir. Bu sıçrama kanserli hücrelerin farklı iç organlara yayılım göstermesi ve hastalığın şiddetinin olumsuz seğirmesine sonuç olabilir.

Meme kanseri neden olur?

Meme kanseri kadınlara oranla erkeklerde çok nadir görülmektedir. Ancak hastalık geliştiğinde seyri kadınlarda görülen meme kanserine göre daha hızlı ve kötü olabilmektedir. Her 100 meme kanserinin 1’i erkeklerde görülmektedir. Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinmese de; kalıtım, beslenme şekli, sosyoekonomik durum, regl durumu, doğumlar, doğum kontrol hapları gibi birçok faktörden bahsedilebilir.

Meme kanserinin görülme sıklığı yaş ilerledikçe artar. En çok 50-70 yaş aralığında görülen meme kanserinde risk, ailede meme kanseri öyküsü bulunduğunda artmaktadır. Anne ya da kardeşte meme kanseri görüldüğünde hastalık riski 3 kat artar. Bu nedenle aile hikayesinde meme kanseri olan kişilerin kontrollerini özellikle 40 yaş ile birlikte sık sık yaptırmaları gerekmektedir. BRCA1 ve BRCA2 genlerinde bozulma yani mutasyon var olan kişilerin hem meme hem de yumurtalık kanserine yakalanma ihtimali riski yüksektir. Menopoz sürecinde 5 yıldan fazla hormon ilacı kullanmak da meme kanseri riskini artıran faktörlerden biridir.

Meme kanseri risk faktörleri nelerdir?

Meme kanseri risk faktörlerinin en önemlileri değiştiremeyeceğimiz risk faktörleridir. Özellikle aile hikayesinde meme kanserinin olması, meme kanseri risk faktörlerinin başında gelmektedir. Birinci derece bir akrabada 50 yaşından önce görülen meme kanseri, kişinin meme kanserine yakalanma ihtimalini 3 kat artırmaktadır. 2. derece akrabalarda görülen meme kanseri de önemli meme kanseri risk faktörlerindendir. Ayrıca ailede ne kadar fazla kişi meme kanserine yakalanmış ve ne kadar erken yaşta yakalanmışlar ise o kadar risk artar. Meme kanserinde bir diğer önemli risk faktörü ise meme dokusunun yoğun olmasıdır. Meme dokusu içerisinde yağ oranı daha az olan kişilerde meme kanseri riski daha çok artmaktadır. Meme dokusunun yoğunluğunu ise mamografk ve sonografik yöntemlerle ölçülebilir. Özellikle lenfoma hastalarında göğüs çevresine yakın uygulandığı için maruz kalınan radyoterapi de meme kanseri için sayılabilecek risk faktörleri arasındadır. Bu nedenle özellikle lenfoma hastaları olmak üzere radyoterapi tedavisi alan hastaların tedaviden sonra hayat boyu kontrollerini sıkça yaptırmaları önerilmektedir.

Kadınlarda meme kanseri oluşumunda risk faktörü sayılan erken adet görme de önemsenmelidir. Özellikle 11 yaşından önce adet görenler, geç menopoza girenler meme kanserine yakalanma konusunda daha riskli durumda kabul edilirler. Emzirmemek ya da ilk hamileliğini 30 yaşından sonra yaşamak, aşırı alkol tüketmek ve fazla kilolu olmak da meme kanseri risk faktörleri arasındadır. Ayrıca özellikle menopoza girdikten sonra, menopozun etkilerini azaltmak için kullanılan östrojen hormonu da meme kanseri riskini 1.5. kat artırmaktadır.

Diğer meme kanseri risk faktörleri şöyle sıralanabilir:

  • Meme kanserinde kadın olmak birinci derece risk faktörüdür.
  • Ailede meme kanseri öyküsü bulunan kişinin meme kanserine yakalanma riski diğer insanlara göre daha fazladır.
  • Yaş ilerledikçe meme kanseri görülme riski artar.
  • Beyaz tenli kadınlar, esmer tenli kadınlara göre %20 daha fazla risk altındadır.
  • Meme kanseri vakalarının %5-10’u genetiktir. Aileden geçen bozuk genler (mutasyon) sonucu oluşmaktadır. Genetik meme kanserinin en sık rastlanan nedeni, BRCA1 ve BRCA2 genlerinde genetik mutasyondur. BRCA mutasyonuna sahip aile üyeleri için risk, %80 oranındadır.
  • 15 yaşından önce radyoterapi tedavisi görmek, 40 yaşından sonra meme kanseri olma riskini %35’e çıkarmaktadır.
  • 55 yaş ve üstü kadınların 3’te 2’sinde, yayılma gösteren meme kanseri bulunmaktadır.
  • Yaşlanma veya yaşam şekli gibi faktörler, meme kanseri riskini zaman içinde değiştirebilir.
  • Uzun süreli fazla sigara tüketiminin meme kanseri riskini artırdığı tespit edilmiştir.
  • Fiziksel aktivite ve düzenli spordan uzak, hareketsiz bir yaşam meme kanseri oluşum riskini artırmaktadır.
  • Şişmanlık, doğurganlık çağındaki kadınlarda meme kanseri riskini 2 katına çıkarır.
  • Ailesinde meme kanseri olanlarda doğum kontrol hapı kullanımı, kanser riskini 3 kat artırabilmektedir.

Meme kanserinden korunmak için neler yapılabilir?

Sigara ve alkolden uzak durmak, sağlıklı beslenmek, egzersiz yapmak gibi değiştirilebilir faktörler ile görünme sıklığı azaltılabilir.

MEME KANSERİ TÜRLERİ NELERDİR?

Meme kanseri türleri biyopsi ile alınan doku üzerinde yapılan patoloji incelemesi sonucunda belirlenir. Meme kanserinin birçok türü bulunmasına rağmen genel olarak iki ayrı başlık altında değerlendirilmektedir:

  • Meme kanallarını oluşturan hücrelerde oluşan duktal karsinom
  • Memenin süt bezlerinde oluşan lobüler karsinom

Duktal ve lobüler karsinomlar kendi içlerinde yayılma göstermeyen non-invaziv/in situ tümörler ve yayılma özelliği olan invaziv tümörler olarak ikiye ayrılmaktadır.

Noninvaziv ve invaziv kanser türlerinin farklılıklar nelerdir?

Kanser iki şekilde sınıflandırılmaktadır. İnvaziv ve noninvaziv olarak ayrılan kanserler kendi içlerinde farlılık göstermektedir. Başlangıç evresinde oluştuğu dokuda kalarak, vücutta yayılım göstermeyen kanser türleri noninvaziv kanser olarak tanımlanmaktadır. İnvaziv kanser ise noninvaziv kanserin tersine, başlangıç evresinde oluştuğu dokuda sabit kalmayarak yayılım göstermektedir. Meme kanseri sıklıkla süt üreten bezlerde ya da süt kanallarında gelişmektedir. Lobüllerde, süt bezlerinde veya süt kanallarında yayılım gözlenmediği takdirde kanserin invaziv olmadığı düşünülmektedir. Noinvaziv kanser başlangıç evresinde yayılım göstermese dahi, zaman içerisinde yayılım gösteren invaziv kansere dönüşebilmektedir. Aynı zamanda tekrarlama ihtimali yüksek olan noinvaziv kanser uzun dönemde kontrol ve gözlem gerektirmektedir. İnvaziv kanserlerin geliştiği dokuda kalmayarak geniş alanlara yayılması, kanserin metastaz yapmasına ve hayati tehlike riskinin artmasına neden olmaktadır. Kanser hücreleri yayıldıktan sonra orijinal tümör oluştuğu yerden başka bir yere yapışmakta ve ikincil bir tümör oluşumuyla sonuçlanabilmektedir. Her kanser türünde olduğu gibi, meme kanserlerinde de erken teşhis çok önemlidir. 20 yaşından itibaren tüm kadınların aylık olarak düzenli meme kontrollerini yapması, ilerleyen dönemlerde meme kanserinin olumsuz sonuçları ile ilgili riskleri azaltmaktadır. Erken teşhis sayesinde kanserin seyri belirlenerek tedavi şekilleri uzman hekimlerce kişiye özel olarak uygulanmaktadır. İmmünoterapi, kemoterapi, hormon tedavisi, radyasyon, ameliyat ve hedefe yönelik ilaç tedavisi gibi yöntemler ile noinvaziv ve invaziv kanser türlerine karşı seçenekler sunulmaktadır.

Duktal Karsinoma In Situ

Elle muayenede belirlenemeyen, mamografide düzensiz yapısı ve kireçlenmelerle kendini gösteren bir kanser türüdür. Bu hastalığa sahip olan kişide meme başı akıntısı da olabilir.

Lobüler Karsinoma In Situ

Her iki memede de kanser oluşma riskini 8-10 kat artıran önemli bir tablodur. Bu durumda olan hastalar düzenli olarak kontrol ve yakın takip altında tutulmaktadır. Aynı zamanda hastaya koruyucu ilaçlar da verilmektedir.

Bazı hastalarda koruyucu amaçlı olarak her iki memenin alınması ve meme dokusu içinin boşaltılması gibi işlemler yapılabilmektedir. Hastanın kozmetik açıdan herhangi bir sorun yaşamaması için uygulanan cerrahi yollarla protez ve meme rekonstrüksiyonu gibi işlemler de hastaların sosyal yaşamlarına olumlu katkı sağlamaktadır. 10 yıl öncesine kadar sadece 2 grupta sınıflandırılabilen meme kanseri günümüzde, 4 değişik alt grupta toplanmaktadır. Ayrıca farklı tedavi stratejileri ile bireyin tümörüne özgü tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. 10 yıl öncesine kadar meme kanseri sadece 2 grupta sınıflandırılabilen meme kanseri günümüzde, 4 değişik alt grupta toplanmaktadır. Ayrıca farklı tedavi stratejileri ile birey ve bireyin tümörüne özgü tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.

Invaziv (Yayılım Gösteren) Karsinoma

Kanser başlangıç yeri olan hücrenin üst katmanından daha ileri yayılma göstermesi ile invaziv kanser türü oluşur. Meme kanserlerinin çoğu, invaziv karsinomdur. Yayılma özelliği gösteren kanserler arasında, meme kanallarını oluşturan hücrelerden ortaya çıkan duktal karsinom en sık rastlanan meme kanseri tipidir.

Inflamatuvar Meme Kanseri

Meme kanserinin en hızlı ve kötü seyirli tipi olarak bilinmektedir. Memeyi tamamen saran iltihabi hastalıklarıyla belirtileri benzerlik göstermektedir. Kitle belirtisi vermez ve bazen de yalnızca kızarıklık ve sertlik gibi belirtilerle ortaya çıkabilir. Antibiyotik tedavisine rağmen iyileşmeyen meme hastalıklarında mutlaka altta yatan bir kanser olup olmadığı araştırılmalı, aksi ispatlanana kadar hastanın kanser olduğu düşünülerek gerekli tetkik ve incelemeler yapılmalıdır.

Meme kanseri belirtileri nelerdir?

Meme kanseri belirtilerini bilmek, meme kanserini erken evrede yakalamak ve tedavinin başarıya ulaşması için çok önemlidir. Meme kanseri belirtileri arasında en belirgini memede ele gelen kitledir. Ele gelen kitle meme dışında koltuk altında da olabilir. Eğer kitle büyümüş ise meme ucuunda çekilme de meme kanseri belirtilerindendir. Çok nadir görülse de, meme ucundan kanlı ya da kansız akıntı da meme kanserini işaret edebilir. Meme kanserine neden olan tümör çok büyürse, meme derisinde ödem oluşur ve şişme görülebilir. Aynı zamanda kızarıklık ve portakal görünümü de karşılaşılan meme kanseri belirtilerindendir. Eğer meme kanseri yayılmış ise yayıldığı bölge ile ilgili şikayetler de görülebilir. Meme kanseri belirtileri farkındalığı meme kanserinin ilerlemesine engel olabilmek adına çok önemlidir. Bu nedenle kişinin kendi meme yapısını tanıması ve risk faktörlerini bilmesi gerekir. Meme kanseri belirtilerini fark edebilmek için her kadın 20 yaşından sonra kendi meme muayenesini yapmaya başlamalıdır. Kendi kendine meme muayenesi adet bitiminden 5-7 gün sonra; adet görmeyen kadınlar ise ayda bir belirdikleri yapılmalıdır.

Meme kanseri belirtileri şöyle sıralanmaktadır:

  • Memede; genellikle ağrısız, sert yapılı, hareket ettirilebilen veya yerinden oynamayan, zamanla büyüyebilen yapıda ve karakterde ele gelen şişlikler.
  • Gözle görülebilir meme boyutunda veya şeklinde değişiklik, memede şekil bozukluğu, 
  • Meme cildinde kızarıklık, morluk, yara, damar genişlemesi, içeri doğru çöküntü, yaygın küçük şişlikler, portakal kabuğu görünüşü gibi noktasal çekintiler.
  • Meme başı ve çevresinde, renk ve şeklinde değişiklik, meme başında genişleme, düzleşme, içe çökme, yön değiştirme, kabuklanma, çatlaklar ve yaralar.
  • Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelmesi, meme başı akıntısı,
  • Koltuk altında görülebilen, elle fark edilen ağrılı ya da ağrısız şişlikler.

Ancak unutmayın ki; risk faktörüne sahip olmanız, o hastalığa yakalanacağınız anlamına gelmez.

Meme kanseri tanısı nasıl konur?

Meme kanserinin erken teşhisi çok önemlidir. Her kadın 20 yaşından itibaren memesini tanımalı, aylık düzenli kontrollerini ve 40 yaşından itibaren de mamografi takibini yapmalıdır. Memedeki her 10 kitleden 8’i iyi huyludur; yani kanser değildir

Erken teşhis edilen meme kanserinde hem tedavi çok kolay hem de başarı şansı çok yüksektir. Örneğin Evre 0’da yakalanan meme kanserinde başarı şansı ve hastalığın bir daha tekrar etmeme olasılığı %96’dır. Evre I’de başarı oranı % 93, Evre  II’de % 85  şeklindedir. Ne kadar erken evrede teşhis edilirse başarı şansı da o kadar yükselmektedir. Erken teşhis için her kadının 20 yaşından itibaren ayna karşısında ayda bir kez, kendi kendine meme muayenesi yapması gerekmektedir. 35 ile 40 yaş arasında kadınlar ilk meme ultrasonunu çektirmeli, 40 yaşından sonra da yılda 1 kez mamografi yaptırmalıdır.

Meme kanseri teşhisinde görülen her 10 kitlenin 8’i iyi huyludur. Bunların çoğu genç yaşlarda görülen fibroadenom veya kist denilen kanser olmayan kitleler ve orta yaşlarda görülen fibrokistik kitlelerdir. Memedeki kitlenin ağrılı ya da ağrısız olması bunun kanser anlamına gelmez. Ancak memede ele gelen farklı bir yapı veya kitlenin ne olduğunun mutlaka aydınlatılması kitle fark edildiğinde mutlaka doktora başvurmak gerekir. Son yıllarda toplumda meme kanserine karşı farkındalık yaratmak amacıyla yapılan sosyal sorumluluk kampanyaları ve bilinçlendirme programları, meme kanserinde erken tanı için kişinin kendi kendine meme muayenesi yapmasının önemine işaret etmektedir.

MAMOGRAFİ VE TOMOSENTEZ MAMOGRAFİ: Meme kanseri teşhisinde ve tarama programlarında dijital mamografi ve tomosentez cihazları kullanılmaktadır. Tomosentez, düşük doz X ışınlarının kullanıldığı ve yüksek çözünürlüklü görüntülerin elde edildiği bir teknolojidir. Mamografi teknolojileri sayesinde meme kanseri erken dönemde teşhis edilebilmekte ve tedavi planlaması buna göre yapılabilmektedir.

USG: Meme de bulunan kanserli hücrelerin tespitinin sağlanması için ses dalgaları aracılığıyla meme dokusu incelemesini gerçekleştiren, gelişmiş teknolojik alt yapıya uygun görüntüleme sistemi olarak tanımlanmaktadır. Ultrason çekimi öncesi ön hazırlık gerektirmeyen bu sistem aynı zamanda radyasyon içermemektedir. Meme kanser tespiti için kullanılan bu sistem aynı zamanda oluşan kitlenin katı ya da sıvı şekilde olup olmadığını göstermektedir. Meme dokularında oluşan anomalilerin incelenmesinde her yaş aralığında sıklıkla kullanılan başvurulan görüntüleme sistemi olarak da bilinmektedir. Sonuçlar ise çekimden kısa süre sonra çıkmaktadır.

MR: Manyetik Rezonans ya da MR meme kanseri incelemelerinde tercih edilen görüntülüme tekniklerinden biridir. Yumuşak doku incelemelerinde ilaç eşliğinde görüntüleme yapılmaktadır. İlaç eşliği nedeni ile böbrek hastaları için bu görüntüleme tekniği kullanılmamaktadır. Cihaz ortasına yerleştirildikten sonra koil diye adlandırılan platinden yapılmış bir çeşit tel olarak tanımlanan alan içerisine memeler yerleştirilmektedir. Güçlü manyetik bir alt yapıya sahip olan bu cihaz MR çekim öncesi rahat kıyafet giyimi gereksinimi oluşturabilmektedir. Kolye, küpe, bilezik, saat vb. parçalar görüntüleme öncesi çıkarılmalıdır. Meme dokusu incelemelerinde kadınlar için ideal zaman dilimi regl döngüsüne 7 ila 10 gün kala olarak belirtilmektedir. Bu çekimler yaklaşık 40 dk veya 1 saat sürebilmektedir. Görüntüleme sonrasında, ilaç eşliğinde MR çekimi gerçekleştiği için bol su tüketimi önerilmektedir. Su tüketimi ile ilaç etkisinin kırılması ve bu maddelerin vücuttan atılması sağlanmalıdır. Sonuçlar ise sağlık kuruluşlarının yoğunluğuna göre kısa sürede verilebilmektedir. Memorial Sağlık Grubu hastanelerinde 1,5 Tesla MR ve 3 Tesla MR kullanılmaktadır.

PET – CT: Gelişmiş teknolojik görüntümle yöntemlerinden biri olan PET- CT kanser hücrelerinin saptanması, tedavi yöntemlerinin belirlenmesi gibi kanser evresinde kullanılan en kıymetli radyolojik yöntem olarak nitelendirilebilir. Kansere neden olan kitlenin iyi veya kötü huylu olduğunu tespit etmek içinde gereklidir. Tümör büyüklüğü kanserin vücuda yayılımını kolaylaştırmaktadır. Bu risk oranının saptanması ve hastalığın yaygınlığının saptanması açısından oldukça önemlidir.

PET-CT çekimi öncesi bir takım hazırlıklar gerekmektedir. Bu hazırlıkların başında ise çekim öncesi 6 ila 8 saatlik bir zaman dilimi kadar besin tüketiminin sonlandırılmış olması gerekmektedir.

Meme Sintigrafisi: Sintigrafi ağrısız, güvenilir, yan etki ve alerji oluşturması minimum seviyede bulunan inceleme yöntemleridir. Az miktarda radyoaktif maddeler oral yollardan, damardan vb. verilmektedir. Kanserli odakların farklı organlara yayılımını sintigrafik yöntemlerle değerlendirmek mümkündür. Meme kanserlerinde bekçi lenf düğümlerin tespit edilerek bu düğümlerin çıkarılmasına yol gösterici olmaktadır. Sintigrafi öncesi farklı hastalıklar için kullanılan ilaçlar doktor onayı ile kesilebilir. En az 6 saatlik açlık durumu ile çekim gerçekleştirilmelidir. Yaklaşık 30 dk sürecek bu çekimlerde hareketsiz kalmak önemlidir. Önlük, giysi vb. kıyafet değişikliği gerekmemektedir.

Meme kanserinde erken teşhis yöntemleri nelerdir?

  • Kendi kendine meme kontrolleri
  • Yıllık mamografi
  • Doktor muayenesi
  • Genetik testler

Meme kanserinden korunmak ve erken evrede meme kanserini yakalamak için meme muayenesi çok önemlidir. Meme kanseri, meme içinde küçük bir kitleyken müdahale edildiğinde %100’e yakın oranda başarı ile tedavi edilebilmektedir. Meme kanserini diğer kanserlerden ayıran bir başka özellik de “kanser tarama programları” içinde değerlendirilebilir oluşudur. Bu nedenle meme ile ilgili hiçbir şikayeti veya kitlesi olmayan kadınlar, tarama yöntemlerini önemsemelidir.

Kendi kendine meme muayenesi nasıl yapılır?

Kadınların düzenli olarak ayna karşısında her ay kendi memelerini muayene etmesi pratik bir yöntemdir. Meme muayenesi her ay adetin bitiminden 4-5 gün sonra yapılmalıdır. Menopoza girenler, rahim veya yumurtalık ameliyatı olan kadınların periyodik olarak ayda bir kez aynı günlere denk getirecek şekilde meme muayenesini yapmaları gerekmektedir. Meme muayenesinde, memesinin simetrisine, meme başında bir akıntı olup olmadığına, herhangi bir deformitenin varlığına, cilt değişikliklerine, ele bir kitlenin gelip gelmediğine dikkat edilmelidir.

3 ADIMDA MEME MUAYENESİ

Ayna Karşısında Muayene

Kollarınızı yukarı doğru kaldırın. Her iki memenizde herhangi bir düzensizlik, deri çekintisi veya çöküntüsü, meme ucunda yara, kabuklanma, meme ucunda çekilme, memede değişiklik olup olmadığını kontrol edin. Ellerinizi belinize koyarak kuvvetlice aşağı doğru bastırın. Aynı anda göğüs kaslarınızı iyice kasın. Aynadan meme derinizde çekilme olup olmadığını kontrol edin. Kontrolünüz sonucu memelerinizin birbirine eşit olmadığını görebilirsiniz. Bu, olağan bir durumdur ve hastalık belirtisi olarak görülmemelidir. Ancak şüphelendiğiniz bir oluşum varsa mutlaka doktora görünmelisiniz.

Duş Yaparken Muayene

Ayakta sol memenizi muayene ederken, sol elinizi başınızın üzerinde tutun. Sağ elinizle yukarıdan aşağıya doğru ve aşağıdan yukarıya doğru sol memenizi bastırarak muayene edin. Sağ elinizle sol memenizin dış tarafından meme başına doğru ışınsal veya daireler çizecek şekilde bastırarak muayene edin.

*Aynı işlemleri sağ memeniz için sol elinizi kullanarak yapın. Meme içinde fındık ya da ceviz büyüklüğünde farklı bir sertlik olması durumunda doktorunuza bildirin.

Sırtüstü Yatarken Muayene

Sağ memenizi muayene ederken, sağ omzunuzun altına yastık yerleştirin ve sağ elinizi başınızın arkasına koyun. Sol elinizle yukarıdan aşağıya doğru ve aşağıdan yukarıya doğru sağ memenizi bastırarak muayene edin. Sol elinizle sağ memenizin dış tarafından meme başına doğru ışınsal veya daireler çizecek şekilde bastırarak muayene edin.

*Aynı işlemleri, sol memeniz için sağ elinizi kullanarak yapın. Meme içinde fındık ya da ceviz büyüklüğünde farklı bir sertlik olması durumunda doktorunuza bildirin.

Her iki memenin, meme uçlarını nazikçe sıkın. Meme ucunda akıntı olup olmadığını; oluyorsa açık renkli mi kanlı mı olduğunu kontrol edin. Fark ettiğiniz herhangi bir şişliği, kalınlaşmayı veya akıntıyı doktorunuza bildirin.

Mamografi

Meme kanserinde erken teşhis için memesinde herhangi bir değişiklik fark etmeyen 40 yaş üzerindeki her kadın yıllık mamografi çektirmelidir. Böylece meme kanserinin ele gelen büyüklüğe ulaşmadan yakalanması mümkün olur. Bununla birlikte daha sonraki mamografi çekimlerine referans olması için 30’lu yaşlarda en az bir mamografi çektirilerek filmin saklanması önerilmektedir. Ailesinde hiç meme kanseri olmayanlar 35 yaşından sonra, ailesinde kanser öyküsü bulunanlar ve genetik meme kanseri riski altında olanlar ise 25 yaşından sonra ilk ultrasonografilerini yaptırmalıdır. Bu kişiler ilk ultrason yaptırdıkları yaştan itibaren her yıl düzenli olarak ultrason takibi altında olmalıdır.

Doktor Muayenesi

Meme kanserinin erken evrede fark edilmesi ve teşhisi için düzenli doktor takibi çok önemlidir. Hiçbir şikayeti olmasa bile 40 yaşından sonra tüm kadınların doktora başvurarak muayene olması gerekmektedir. “Meme kanseri teşhisi için hangi doktora gitmeliyim?” sorusu en sık araştırılan konulardandır. Meme kanseri tanı ve tedavi süreci meme kanseri konusunda uzman genel cerrahlar tarafından yürütülmektedir. Kadın sağlığı ve ya genel sağlığınız konusunda rutin takiplerinizi yürüten doktorunuz da meme kanserinin erken tanısı için gerekli tetkikleri isteyebilir.

MEME TARAMASI NE SIKLIKLA YAPILMALIDIR?

35-40 yaş arasında bir kez mamografi ve ultrasonografi yaptırmalısınız. Bu, “Temel mamografi” olarak adlandırılır. 40 yaşından sonra ise rutin mamografi taraması yaptırmanız gerekir.

MEME KANSERİ EVRELERİ

Meme kanseri yavaş ilerleyen bir kanser türüdür. 5-7 yıl içerisinde 1 cm büyüklüğe erişen tümör, önce lenf kanalları ile koltuk altı lenf bezlerine sonrasında ise kan yoluyla karaciğer ve kemik gibi uzak organlara yayılabilir.  Tümörün hangi aşamada olduğu ve nerelere yayıldığını öğrenmek için evreleme yapılır ve tedaviye buna göre karar verilir. Meme kanserinde evreleme için TNM isimli bir sistem kullanılır.  Buna göre T tümör çapını, N hastalıklı koltuk altı lenf bezi sayısını, M ise uzak yayılım (metastaz) durumunu belirtir. Meme kanserinde 4 evreden bahsedilebilir. Evre I, II ve bazı evre III tümörler erken evre meme kanseri kabul edilir. Evre III tümörlerinin bir kısmı ile evre IV tümörleri ise meme kanserinde ileri evre olarak adlandırılır. Meme kanserinde evreleme yaparken tümörün büyüklüğü, çevredeki lenf nodlarına yayılıp yayılmadığı göz önüne alınır. Buna göre meme kanseri evrelerini şu şekilde tanımlayabiliriz;

Evre 0 – DCIS

Evre I : Tümör 2 cm’den küçük ve henüz lenf nodlarına sıçramamış.

Evre II : Tümör 2- 5 cm arasında bir büyüklükte olup çevredeki lenf nodlarına sıçramış ya da sıçramamamış olabilir.

Evre III: Çevredeki lenf bezlerine daha fazla yayılmış demektir

Evre IV: Diğer organlara (kemik, karaciğer, beyin, akciğer) veya kemiğe, uzaktaki lenf nodlarına metastaz yapmış demektir.

MEME KANSERİ TANI VE TEDAVİSİ

Son yıllarda, meme kanserinin tedavisinde kaydedilen önemli gelişmeler ve yeni tedavi olanakları; hastalığın erken teşhisi ve tedavi ile tamamen yok edilebilmesini sağlamaktadır.

Günümüzde meme kanseri tedavisinde kaydedilen önemli gelişmeler ve yeni tedavi seçenekleri ile hastalığın teşhisi ve tedavisi daha kolay ve başarılı hale gelmiştir. Meme kanseri tedavisinde öncelik memenin korunmasına yönelik tedavisi ve uygulamalardır. Erken evrede yakalanan meme kanserinde meme kaybı olmadan, gelişmiş tekniklerle hastalık yayılımı önceden tespit edilerek önlem alınabiliyor ve tümöre direk olarak müdahale edilmektedir. İleri evre meme kanserinde memenin cerrahi ile alınması söz konusu olduğu durumlarda plastik cerrahi teknikleri ile meme rekonstrüksiyonu (yeni bir meme) yapılabilmektedir. Meme kanseri erken tanı sayesinde %100’e yakın bir oranda tedavi edilebiliyor.

Meme kanseri tedavisi hastanın hangi evrede olduğuna bağlı olarak değişir. Evre 0’da ameliyat sonrası kemoterapi tedavisine gerek duyulmamaktadır. Çoğu zaman radyoterapi de tedaviye eklenir. Evre I ve II ‘de kitle küçük olduğu için önce ameliyat ardından kemoterapi uygulanıp uygulanmayacağına karar verilir. Evre III’te önce kemoterapi tedavisi uygulanır ardından hasta ameliyata alınır. Evre IV’te ise eğer kanser vücudun çok fazla bölgesine yayılmadıysa cerrahi düşünülebilir. Ancak kanser yayılımı fazla ise sadece ameliyat kesinlikle önerilmez. Sadece kemoterapi ve bazen radyoterapi tedavisi uygulanır. Yakın dönemde meme kanserine özel aşıların da yakın dönemde tedavide kullanılması beklenmektedir.

Cerrahi Yöntemler

Meme kanseri cerrahisinde öncelikle amaç, tümörün geride kalmayacak şekilde çıkarılması ve koltuk altına yayılım gösteren vakalarda lenf bezlerinin tümüyle alınmasıdır.

Mastektomi

Basit mastektomi: Bu işlem, total mastektomi olarak da adlandırılır. Meme uçları dahil tüm meme alınır, ancak koltuk altı lenf bezleri veya memenin altındaki kas dokuları alınmaz. Günümüzde çok fazla tercih edilmeyen bir yöntemdir.

Cilt koruyucu mastektomi: Bazı kadın hastalarda meme, cerrahi sırasında yeniden yapılandırılabilir. Bu işleme, cilt koruyucu mastektomi olarak adlandırılmaktadır. Memenin üstündeki derinin çoğu (meme ucu çevresi (areola) ve meme ucu dahil) dokunulmadan bırakılır.

Radikal Mastektomi: Bu geniş çaplı operasyonda tüm meme, koltuk altı bezleri ve meme altındaki pektoral (göğüs duvarı) kaslar alınır. Radikal mastektomi, geçmişte oldukça sık kullanılmış olan bir yöntemdir.

Meme koruyucu cerrahi

Meme kanseri erken teşhis edildiğinde daha çok memenin etkilenmiş kısmı alınır. Ancak, alınacak kısım tümörün büyüklüğüne, yerine ve başka diğer faktörlere bağlıdır. Lumpektomide sadece memedeki kitle ve etrafındaki dokular alınır. Radyoterapi, lumpektomiden sonra uygulanan bir tedavi yöntemidir. Hastaya adjuvan kemoterapi de verilecekse, genellikle kemoterapi tedavisi tamamlanana kadar radyoterapi geciktirilir. Kadranektomide, memenin dörtte biri alınır. Cerrahi sonrası genellikle radyoterapi verilir. Yine bu yöntemde de, kemoterapi verilecekse radyoterapi geciktirilir.

Lenf bezi cerrahisi

Meme kanserinin koltuk altı lenf bezlerine yayılımını belirlemek için bir veya birden fazla lenf bezi alınarak mikroskop altında incelenir. Bu inceleme, kanserin evrelenmesi, tedavi şeklinin ve sonuçlarının belirlenmesi için önemlidir. Lenf bezlerinde kanser hücreleri bulunursa, kanserin kan dolaşımı yoluyla vücudun diğer bölgelerine yayılmış olma şansı yüksektir. Koltuk altındaki lenf bezlerinde kanser hücrelerinin varlığı, cerrahi sonrası eğer gerekli görülürse ne tür bir tedavi uygulanacağına karar verilmesinde önemli bir rol oynar.

Radyoterapi tedavisi

Meme kanserinde radyoterapi ile ameliyat sonrası koltukaltı ve meme bölgesine verilen ışınla, kalma olasılığı olan kanser hücrelerini yok etmeye hedeflenmektedir. Meme kanseri tedavisinde radyoterapi, memenin kalan dokusunu korumak amacı ile özellikle yenileme riski yüksek olan hastalarda ve meme koruyucu cerrahi yapılan hastalarda uygulanır.  Meme kanseri ile mücadelede ışın teknolojisi olarak TrueBeam STx ve Elekta Versa cihazları önemli rol almaktadır.

Bu teknolojiler sayesinde meme kanseri alanındaki radyasyon onkolojisi uygulamalarında sadece kanserli hücrelere odaklanılmakta ve sağlıklı hücrelerin zarar görmesi önlenmektedir.

İlaç Tedavileri

Kemoterapi

Meme kanserinde kemoterapi çoğunlukla cerrahi sonrası uygulanır. Ameliyat sonrası herhangi bir kanserli hücre kalmamasına rağmen koruyucu bir önlem olarak bir süre daha kemoterapi tedavisi devam edebilir.

Hormonoterapi

Hormon tedavisinin amacı, kadın hormonlarına duyarlı meme kanseri vakalarında kanser hastasının hormon miktarını azaltmaktır. Östrojen hormonuna duyarlı olan bazı kanser hücreleri, daha hızlı büyür ve çoğalır. Bu tedavi yöntemi, östrojen etkisini ortadan kaldırarak kanserin gelişmesini önler.

Akıllı İlaçlar

Meme kanseri, farklı tedavi stratejileri ile bireye ve tümöre özgü tedavi gerektiren bir hastalıktır. Geçtiğimiz yıllarda klasik kemoterapi ilaçları ve hormon tedavileri dışında seçenekler bulunmazken, günümüzde daha yeni ve daha etkin kemoterapi ilaçları, damardan ve ağızdan hap şeklinde alınabilen hedefe yönelik akıllı ilaçlar ile yeni hormonal tedavi ilaçlarının birlikte kullanımı başarılı sonuçlar getirmektedir.

MEME KANSERİNE YAKALANMA RİSKİNİ AZALTMAK İÇİN NELER YAPILABİLİR? 

Egzersiz şeklinde yapılan fiziksel aktivitenin, meme kanseri riskini azalttığına ilişkin kanıtlar artmaktadır. Haftada en az 1,25 – 2,5 saatlik hızlı yürüyüşler, kadındaki meme kanseri riskini %18 oranında azaltmaktadır. Eğer bu yürüyüş, haftada 10 saat olursa, risk oranı biraz daha azalmaktadır.

Bazı araştırmalarda, uzun süreli emzirmenin meme kanserini az da olsa azalttığını öne sürülmektedir. Araştırmalar, doğum kontrol hapı kullanan kadınların, kullanmayan kadınlara nazaran az da olsa meme kanseri riski taşıdığını göstermektedir. Hapların kullanımına son verildiğinde, risk oranı normale dönmektedir. Çok fazla hamilelik geçiren ve genç yaşta hamile kalan kadınlarda, meme kanseri riski azalır. Bunun nedeni ise, hamilelik döneminde duran adet döngüsüdür. Tedavi kararında meme kanserinin hangi alt grubu ile karşı karşıya olduğunuzu bilmek uygulanacak tedavinin başarısı açısından çok önemlidir.

MEME KANSERİ SONRASI YAŞAM

Hastaya, fiziksel yaşam kalitesi odaklı tedavi modelinin planlanması çok önemlidir. Hastaların çoğunda ameliyat (koltuk altı lenf bezleri alınması) sonrası omuz kısıtlılığı, bazen de lenf ödem ortaya çıkmaktadır. Doğru ve erken dönemde planlanan egzersiz ve rehabilitasyon programları sayesinde hastaların bu sorunları ortadan kaldırılmaktadır. Hastaların yaşam boyu süren takip programları sayesinde kalıcı omuz kısıtlılıkları ve lenf ödem ile karşılaşma ihtimalleri son derece azaltılabilmektedir.

Meme kanserini atlatan hastaların neredeyse %70’inde gözlenen cinsel ve psikolojik problemler, uzmanlar tarafından yönetilebilir ve hastalarda bu yönde gelişebilecek sorunlar ortadan kaldırılabilir. Hastalık boyunca devam edilen egzersizlere, ameliyattan kısa süre sonra tekrar başlanmalı ve düzenli olarak devam edilmelidir. Meme kanseri tekrarlarının çoğu ilk 3 yıl içinde görülmektedir. Bu nedenle tedavi sona erdikten sonraki 3 yıl boyunca hastaların, sağlık kontrollerini ayrıntılı bir şekilde takip etmeleri önemlidir. Meme kanserinin tekrarlama oranı %30 ameliyat alanında, %70 uzak organlarda olduğundan ihmal edilmemelidir. Hastalık boyunca devam edilen egzersizlere, ameliyattan kısa süre sonra tekrar başlanmalı ve düzenli olarak devam edilmelidir.

Kontrol muayenelerinde hastaların şikayetleri sorgulanır ve hasta ayrıntılı olarak muayene edilir. Yakınması veya şüpheli bir bulgusu olmayan hastalarda hiçbir incelemeye gerek görülmez. Ancak şüpheli bulgusu olanlarda bunları aydınlatmaya yönelik ayrıntılı tetkikler yapılır. Meme kanseri tedavisi ile birlikte hastalar öncelikle kendilerine yeni bir sayfa açmalı ve endişeden uzak yaşamalılardır. Meme kanseri tedavisi sürecinde koltuk altı lenf bezlerinin alınması ile omuz omuz kısıtlılığı, bazen de lenf ödem ortaya çıkmaktadır. Doğru ve erken dönemde planlanan egzersiz ve rehabilitasyon programları sayesinde hastaların bu sorunları ortadan kaldırılmaktadır.

Meme kanserinden kurtulan hastaların %70’nde görülen cinsel problemler için mutlaka uzman yardımı alınmalıdır. Meme kanseri ameliyatı sonrasında egzersiz, yoga, yürüyüş gibi sporlara devam edilmelidir. Meme kanserinin tekrar riski ilk 3 yıl içerisinde vardır. Bu nedenle hastalığı atlattıktan sonra sağlık kontrolleri aksatılmamalıdır. Meme kanserinin tekrarlama oranı %30 ameliyat alanında, %70 uzak organlarda olduğundan ihmal edilmemelidir.

MEME KANSERİ İLE İLGİLİ SIKÇA SORULAN SORULAR

Meme Kanseri İstatistikleri

  • 2012 yılında dünyada 1.7 milyon yeni meme kanseri vakasına rastlanmıştır.
  • Meme kanserinin en çok görüldüğü ilk 3 ülke Belçika, Danimarka ve Fransa şeklinde sıralanmaktadır.
  • Türkiye meme kanserinin en çok görüldüğü ülkeler sıralamasında ilk 20’nin dışında yer alır.
  • Meme kanseri tüm kanserlerin %12’sini oluşturmaktadır.
  • Kadınlarda görülen kanserlerin %25’i meme kanseridir.

Memede Kitle ve Kist Nedir?

Memede ele gelen kitle, kist ya da solid bir kitle olabilir. Özellikle fibroadenom ve fibrokistler memede çok sık görülen kitlelerdir. Bozuk para şeklinde görülen memede kitleler kansere dönüşmeyen, iyi huylu tümörlerdir. Kadınlar kendi kendine meme kontrolü esnasında fark ettikleri bu kitlelerin meme kanseri ya da zararsız bir fibroadenom kitlesi olup olmadığını anlayamazlar. Özellikle 30 yaş altı kadınlarda hormonal değişikliklere bağlı olarak fibroadenomlar çok sık görülmektedir. Memede kitlenin karakteri meme ultrasonu ile anlaşılmaktadır. Bu nedenle kadınlar memelerinde bir değişiklik ya da kitle fark ettiklerinde en kısa zamanda uzman bir doktora görünmelidir. Meme ultrasonu ve gerek görülürse mamografi ile memedeki kitleye dair bir fikir elde edilebilir.

Memede ağrı neye işaret eder? 

Memede ağrı özellikle her iki memede de hissediliyorsa öncelikle hormonal değişiklikleri ve adet döngüsünü işaret eder. Bunun yanı sıra fibroadenom ve fibro kister de memede ağrı yapabilir. Hamile kadınlarda hormonların değişimine bağlı olarak memede ağrı görülürken, emziren kadınlarda da emziremeye bağlı olarak memede ağrı gelişebilir. Meme kanserinin ileri evrelerinde tümörün büyümesine bağlı olarak ödem ve sonrasında memede ağrı oluşabilir. Ancak memede ağrı meme kanseri belirtisi olarak kabul edilmez.

Memede Kitle Saptandığında Neler Yapılır?

Kendi kendine meme muayesi sırasında memede farklılık ve değişiklik hissedildiğinde vakit kaybetmeden uzman doktora başvurmak gerekmektedir. Bu kitlenin ne olduğu araştırılarak teşhis konulması gerekmektedir. 

Memede saptanan her kitle kanser midir?

Meme kanseri teşhisinde görülen her 10 kitlenin 8’i iyi huylu olabilir. Genç yaşlarda görülen kist denilen kanser olmayan kitleler, fibroadenom ve orta yaşlarda görülebilecek olan fibrokistik kitleler olabilir. Memedeki her kitlenin ağrılı ya da ağrısız olması kanser olduğu anlamına gelmemektedir.

Meme kanseri sürecinde besleme nasıl olmalıdır?

Meme kanseri sürecinde beslenme biçimi meme kanseri tedavisini olumlu yönde etkilemektedir. Meme kanseri hastaları meme kanseri tanısından sonra hekimden bir daha kansere yakalanmaması veya acilen iyileşmesi ve savunma sisteminin güçlenmesi için bir beslenme listesi bekler ve böyle bir liste verilmeyince de hayal kırıklığına uğrar. Hatalı haberler, alternatif tıp ürünü pazarlayan bazı özel kuruluşlar ve bireylerin hasta ve ailesinde oluşturduğu yanlış bilgi yönlendirmeleri altında; hastalar hekimlerden bazı bitkiler önermesini, yiyecekleri gıdaları tek tek oranlarına kadar yazmasını beklerler.

Yapılan araştırmalara göre kanser tanısından sonra beslenme için yapılacak özel takviyeler ancak hastanın iştahının azalması, yeterli beslenememesi ve kilo kaybetmesine neden olmaktadır. Bunun dışında beslenme uzmanları tarafından tüm bireylere önerilen “sebze ve meyve ağırlıklı, kırmızı etten fakir beyaz et oranını artıran beslenme modeli” genel durumu iyi olan ve beslenebilen birçok kanser hastası için yeterlidir. Çalışmalar göstermiştir ki, kanser tanısından sonra beslenme için yapılacak özel takviyeler ancak hastanın iştahının azalması, yeterli beslenememesi ve kilo kaybetmesine neden olmaktadır.

Meme kanseri tedavisi sürecinde tedaviye ve hastalığa bağlı devam eden kilo kaybı, ağızdan gıda alamama, ağız yaraları, uzun süren ishal, uzun süren bulantı kusma, vitamin eksikliği gibi durumlarında özel beslenme ekiplerince damardan veya ağız yolu ile özel gıdalar ve vitamin ile destekleri yapılmalıdır. Kanser hastaları, aşırı yemek ve tuzlu gıdadan kaçınmalı! Erken evre meme kanseri hastaları özellikle tedavileri sırasında aşırı yemek yemekten ve tuzlu gıdalardan kaçınmalı ve tedavi öncesi alerjik yan etkiyi azaltmak amacı ile kullanılan kortizonun iştahı artırıcı, kilo ve ödem yapıcı etkilerine karşı dikkatli olmalılar.

Ayrıca, bu dönemde halsiz ve güçsüz kalmama adına tüketilen bal ve pekmez gibi yüksek kalorili gıdalar hastalarda istenmeyen ve sonradan verilmesi son derece güç aşırı kilo alımlarına neden olabilmektedir. Gerek meme kanseri olsun gerekse diğer tüm kanserlerin tedavisinde bulantı kusma için Zencefil 0.5-1mg ağızdan hap şeklinde kullanımının kanıtlanmış yararı dışında onkoloji literatürüne bilimsel bir kanıt olarak girmeyi başaran bitkisel bir ürün yoktur. Bitkisel ürünler, hastalara zarar verebilir. Geçen 20 yılda popüler olan vitaminlerin kullanımı, antioksidan özellikleri ile “bizleri genç tutacak cildimizi pürüzsüz kılacak, kanser tedavileri sırasında yan etkilerden koruyacak” varsayımı ile yoğun bir kullanım alanı bulmuştur. Fakat son 5 yılda yapılan kapsamlı çalışmaların sonucunda gereksiz ve hekim önerisi dışında kullanılan vitaminlerin vücuda yarardan çok zarar verdiği hatta bazı kanser türlerinin artışına bile neden olduğu saptanmıştır. Bunun üzerine dünyada ve ülkemizde alternatif tıp pazarı ve pazarlayıcıları hedeflerini bitkisel ürünlere çevirmiştir. Ancak doğal gibi görünen bu ürünlerin de özellikle kemoterapi ve diğer tıbbi tedaviler ile istenmeyen etkileşimleri birçok hastayı ve tedavi sorumluluğunu alan hekimi zor durumda bırakmaktadır.

Fiziksel aktivite meme kanseri riskini azaltabilir mi?

Egzersiz bağışıklık sistemini güçlendirir ve kilonuzu kontrol altında tutmanıza yardımcı olur. Haftada üç saat veya günde yaklaşık 30 dakika kadar az bir egzersiz yapan bir kadında meme kanseri riskini azalabilir.

Çok şeker ve şekerli gıdalar tüketmek meme kanserine neden olur mu?

Şekerin direkt olarak meme kanseri ile bağlantısı yoktur. Meme kanserinden korunmak için ideal kilomuzda olmaya dikkat etmemiz yeterlidir.

Meme kanseri tedavisinde kalabalık ortamlardan uzak durmalı mıyım?

Meme kanseri tedavisi sürecinde kalabalık ortamlardan kaçınmak yerine daha çok sosyalleşme ve moral bulma olasılığı olan ortamlarda bulunulmalı. Tedavi sürecinde kalabalık ortamlardan mikrop kapmak gibi bir durum söz konusu değildir.

Parfüm, deodorant, lazer epilasyon, kalıcı makyaj meme kanserine neden olur mu?

Lazer epilasyon, kalıcı makyaj yaptırmak, parfüm, deodorant kullanmak meme kanserine neden olmaz.

Meme muayenesi için en doğru zaman nedir?

Meme muayenesini adet döneminin bitiminden 4-5 gün sonra yapmak gerekir.

Ailemde meme kanseri olanlar var. İlk kontrolünü ne zaman yaptırmalıyım?

25-26 yaşından sonra yıllık rutin ultrason takiplerinizi yaptırmalısınız. Genetik meme kanserlerinde ise ilk mamografi yaşı 26’dır. Ailesel meme kanseri riski altındaysanız 32-34 yaşlarından sonra mamografi ile takip edilmelisiniz.

Mamografinin kanser oluşumuna etkisi var mı?

Mamografinin yararı, zararının çok üzerindedir. Bu nedenle mamografinin verdiği radyasyon asla vücut için bir zarar olarak değerlendirilmemelidir. 1960’lı yıllarda çok yüksek radyasyon oranına sahip olan teknolojilerde 30 sene mamografi ile takip edilen hastalarda mamografinin zararının, yararının çok altında olduğu tespit edilmiştir. Mamografiler ise o dönem teknolojilerden 10 kat daha az radyasyon vermektedir. MR’da da radyasyon olmadığı için hastaya herhangi bir yan etkisi bulunmamaktadır.

Meme kanseri bulaşıcı mıdır?

Hiçbir kanser bulaşıcı değildir. Bir ailenin birçok bireyinde kanser görülmesi bu yanlış düşünceye sebep oluyor olabilir. Kişi kanser hastalığını başka bir kimseye bulaştıramaz. Ancak rahim ağzı (serviks), karaciğer kanseri gibi bazı kanserlerin nedenleri arasında virüsler vardır.

Sağlıklı ve dengeli beslenmek meme kanseri riskini azaltır mı?

Özellikle A ve C vitamininden zengin taze meyve ve sebze tüketmeye özen gösterilmeli, hayvansal yağlardan uzak durarak daha çok posalı gıdalar tercih edilmeli, tütsülenmiş tuzlu ve konserve yiyecekler tüketilmemeli, sigara ve alkolden uzak durulmalı, fazla kilo alınmamalıdır. Spor yapmak, meme kanseri riski yüksek kadınlarda koruyucu ilaç kullanımı, yine risk faktörü yüksek olanlarda her iki memenin içinin boşaltılması silikonla ya da kişinin kendi dokusundan meme yapılması, piyasada satılan ‘göğüs büyütücü’ adı altında satılan tablet, krem ve jellerin kullanılmaması gibi önlemlerle meme kanseri risklerini azaltmak mümkündür.

Meme kanserine yakalanma riskini azaltmak için spor yapmamın faydası olur mu?

Günlük yaşam içinde kendinize uygun sporu tercih etmelisiniz. Birçok insan için yapılabilecek spor; düzenli ve tempolu bir yürüyüştür. Bununla birlikte yüzme, bisiklete binme, pilates, yoga gibi grupla veya tek başınıza yapılabileceğiniz egzersizleri tercih edebilirsiniz.